1 Şubat 2011 Salı

22:15 "Mübarek'in konuşma yapacağı söylentisi kalabalıkta hızla yayıldı. Herkes alandaki televizyon  ekranlarının etrafına toplandı. Kimse söylentiler doğru mu değil mi bilmiyor. Kahireli bir sosyalist olan Semih'e soruyorum: "Gidecek olsa bir açıklama yapmaz, sadece giderdi, değil mi?"
"Bilmiyorum" diyor. "Şimdiye kadar hep buralardaydı, daha önce hiç gittiğini görmedik ki!" Durumun tuhaflığına kendisi de gülüyor.

Son olaylarda başı çeken koalisyon gruplarının gün boyu yaptığı toplantılardan bahsediyor. Siyasi içerikli bildirilerin bir çırpıda dağıtıldığını söylüyor. İnsanlar her geçen gün daha da radikalleşiyorlar. Sonunda da insanlar meydandalar ve terketmiyorlar.

Semih bugünkü olayların boyutlarından bahsetti. Bazıları sokaklarda toplan 8 milyon kişinin olduğunu söylüyor. Bu, nüfusun onda biri demek.

Ama bugünün büyük kazanımlarının getirdiği mutluluğun yanı sıra biraz huzursuzluk da var.

Devrim ilerlemek zorunda. İnsanlar sabırsızlanıyorlar. Küçük esnaf sokağa çıkma yasağı yüzünden zarar ediyor. Malzemeler de tükenmeye başladı.

Mısırlı işçilerin çoğu günlük yevmiyeyle yaşıyor. Bir birikimleri yok. Birçoğu şu an yaşam mücadelesi veriyor. ATM'lerdeki paralar bitmek üzere ve bankalar da birçok şirket gibi kapalı.

Yarın kitlesel bir bildiri dağıtımı yapılıp "Sizi yaşamınızı kazanmaktan alıkoyan Mübarek'tir. Onu gitmeye zorlayın" denmesi planlanıyor.

Devlet televizyonu şehrin suçlular ve haydutlar tarafından yönetildiği propagandasını yaymaya çalışıyor. Fakat bu kimseyi etkilemiyor.

Güvenlik hala halkın kontrolünde. Sivillerin sizin polis olmadığınızdan emin olmak için kimlik kontrolü yaptığı, polis olduğunuz anlaşılırsa geri çevirdiği nerede görülmüştür?

Meydan hala tıka basa dolu. Sokaklar halkın elinde. Ama Mübarek hala burada. Bu çelişki ne kadar sürebilir?" (Judith Orr, Socialist Worker)